KUDRET...

Ortaköy Meryem Ana Ermeni Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu tarafından dün cemaat basınında bir duyuru yayımlandı. JAMANAK Gazetesi tarafından vakfın adı kullanılarak asılsız haberlerin birden fazla tekrarlandığı iddia edilerek, kamuoyuna zorunlu bir açıklama yapılması uygun görülmüş. Bu zorunlu açıklamanın pek de fiyakalı bir sloganı var: Ne bağış, ne de destek.

Gelelim konuya... Kudüs Ermeni Patriği Başepiskopos Nurhan Manukyan geçtiğimiz günlerde ülkemize esrarengiz bir ziyarette bulundu. Kendisi son yıllarda Türkiye'yi su yoluna çevirmiş durumda. "Gayriresmi" ya da "özel" diye nitelendirilen ziyaretlerle İstanbul'a gelip, kent merkezindeki beş yıldızlı otellerde boy göstermekte. Patrik Hazretleri'nin ziyaretlerinin başka bir boyutu da var. Kudüs Patrikliği'nin Türkiye sınırlarında bulunan bazı eski taşınmazlarının mülkiyet hakkının iadesi için çalışmalar yürütmekte. Avukatlarla temas halinde. Bu hususta geçmişte gazetemize de bizzat bilgi aktardığı olmuştur. Kudüs Patrikliği'nin kaynakları, Türkiye'den bir hukuk bürosuyla çalıştıklarını, şu anda hiçbir ücret ödemediklerini ve olası bir kazanım halinde ödeme yapılacağını gazetemize resmen teyit de etmişlerdir.

Başepiskopos Nurhan Manukyan'ın bu süreci idame ettirirken, özellikle de patrik seçildikten sonra şeffaflıktan gittikçe uzaklaştığı aşikardır. Bu bağlamda bu meşhur gizli-kapaklı İstanbul gezilerinin anlamı artmaktadır. Ermeni dünyasında Kudüs Patriği alelade bir kişilik değildir ve faaliyetlerinin, özellikle de gezilerinin basının ilgi odağında bulunması şaşırtıcı olamaz. Gazetemiz bu ziyaretleri tabii ki yakından izlemeye gayret etmektedir. Patrik Manukyan'ın ziyaretlerinden sonra cemaat çevrelerinde bazı duyumlar devreye girmekte, para transferi gibi konularda bilgi toplama arayışı içinde olduğuna yönelik söylentiler dikkatlerden kaçmamaktadır. Gazetemiz, tüm bunları Patrik Manukyan'ın manevi kişiliğini rencide etmeden izleme gayretindedir. Bu bizim asli görevimizdir ve kimseden muvafakat almaya ihtiyacımız yoktur. Bu bağlamda başka yayın kuruluşlarının tavırlarının kıyaslaması da bizim ilgimiz dışındadır. Ortaköy Vakfı'nın belirttiği üzere, bu konuyla sadece JAMANAK ilgilenmiştir. Bu durumun Yönetim Kurulu tarafından anlaşılmaz bulunması, en hafif ifadeyle, bir donanım meselesidir. Bu yöneticilerin basın algısını, son yaşındaki editörünü ikonlaştırmaktan başka toplumsal kaygısı kalmamış bir gazeteyle çalışma tercihi zaten ele vermektedir.

Ortaköy Vakfı tarafından Kudüs Patriği Manukyan'ın gizlilik içinde ağırlanması bizim açımızdan cemaatimiz önünde bir sorumsuzluktur. Bunun ötesinde yaşananlar şu şekilde cereyan etmiştir: Gazetemiz, konuk patriğin ziyaretiyle ilgili gelişmeleri hep gayriresmi kaynaklardan izlemek durumunda kalmıştır. Tüm haberler de temkinli ifadelerle yayımlanmıştır. Sis perdesinin arkasındaki ziyareti haberleştirebilmek için sıkça bilmece çözme zarureti doğmuştur. Konuk patriğin Ortaköy Kilisesi'ne yaptığı ziyaretle ve Kudüs'teki manastıra yapılması muhtemel yardımla ilgili duyumlar da gazetemize benzer kanallardan ve tam da baskı öncesi ulaşmıştır. Temkinli ifadelerle yayımlanmış olan haberimiz bağlamında o anda bir temas mekanizması işletmek doğal olarak mümkün olmamıştır, çünkü vakıf yöneticileri o esnada zaten konuk patriği ağırlamakla meşgul olmuşlardır. Aynı günün devamında vakıf yönetiminin görüşüne başvurmaya hazırlanırken, bizden önce davranan Başkan Sayın İskender Şahingöz gazetemiz yazı işleriyle temasa geçmiştir. Sayın Şahingöz JAMANAK ailesi tarafından güvenilen ve samimiyetinden kuşku duyulmayan bir yöneticidir. Kendisi yaptığımız haberle ilgili rahatsızlık ifade etmiştir. Biz kendileriyle yukarıdaki kronolojiyi paylaştıktan sonra, rahatsızlıklarından ötürü üzgün olduğumuzu ve hemen akabinde gayriresmi kaynaklardan aldığımız bilgilerde yanlış anlaşılmaların olduğunu okurlarımıza duyurmaya hazır olduğumuzu belirtmişizdir. Vakıf tarafından verilecek tekzip ya da açıklama için sütunlarımızın açık olduğunu zikretmişizdir. Sayın Şahingöz tüm bunları reddetmiş ve ilave, gereksiz polemiklere girmek istemediklerini ifade etmişlerdir. Biz tekzip ya da açıklama olmaması durumunda, eğer hakikaten Kudüs'e yapılan bir bağış yoksa, kamuoyunda yanlış bir algı oluşabileceği endişesini zikrettiğimizde Sayın Başkan'ın yanıtı net olmuştur: "Boş verin, kim ne isterse öyle zannetsin!"

JAMANAK Gazetesi bu haberi yayımlarken Ortaköy ailesine karşı azami dikkat sergilemiştir. Bilindiği üzere, eğitim kurumlarımıza yabancı uyruklu ruhanilerin girmesi pek yaygın bir uygulama değildir. Vakıf yöneticilerinin konuk patriği Tarkmançats Okulu'na da götürmekten imtina etmemelerine karşın, bu ayrıntı haberlerimizde vurgulanmamış ve Ortaköy ailesinin olası sorunlarla karşı karşıya kalmaması için hassasiyet sergilenmiştir. Peki, tüm bu gözetilenlere karşı neden Ortaköy Vakfı gazetemizi "asılsız haberler ve huzur bozmakla" itham etmektedir. Konunun can alıcı noktası burada saklıdır. Zira ilk haberin yayımlandığı gün gerçekleşen telefon konuşmamızda, Sayın Şahingöz ayrıntıların netleştirilmesi önerimizi reddetmiş ve bizden aslında haber kaynağımızın kim ya da kimler olduğunu öğrenmek istemiştir. Konunun bu boyutunu paylaşmak istemememiz karşısında, aramızda güven bunalımı doğacağını söyleyecek kadar da ileri gitmiştir. Şurası çok manidardır ki aynı günlerde Patrik Manukyan'ın da haber kaynaklarımızı araştırmaya başladığı bilgileri kulağımıza gelmiştir. Sayın Şahingöz'ün, İstanbul'a karanlık ziyaretler veren bir konuk patrikle aynı yolun yolcusuna dönüşmüş olduğunu müşahede etmek bizi gerçekten çok üzmüştür. Ancak bir infial anında bu davranışları sergilediğini var sayarak, kendilerine olan saygımızı muhafaza etme gayreti içinde bulunmuşuzdur. Patrik Manukyan'ın dönüşünden sonra, "Gündemdeki Konular" köşemizde ziyaretin genel değerlendirmesi yapılırken, cemaat çevrelerinde yükselen eleştiriler de dikkate alınarak, sadece Ortaköy Vakfı'nın resmi bir açıklama yapmasının daha ikna edici bir yöntem olacağı ifade edilmiştir. Zaten ortada muğlak bilgiler varken ve haberlerimizde olayın bu boyutu hassasiyetle vurgulanmışken, gazetemizi mesnetsiz haber yayımlamakla itham etmek gülünçtür.

Yukarıda bahsi geçen telefon görüşmemizde Sayın Şahingöz'e de aktarmış olduğumuz gibi, burada dikkate alınması gereken konular şu minvaldedir: Kudüs Patriği Manukyan üstünde bir kisve dahi olmadan İstanbul'a gelmiştir. Ortaköy'ü ziyaret ettiği Pazartesi gününün bir gün öncesinde, yani Pazar günü, kaldığı Divan Oteli'ne sadece yürüme mesafesinde kiliselerimiz bulunmasına karşın, acaba neden hiçbir kiliseye gitme gereksinimi hissetmemiştir? Üstelik de Büyük Oruç döneminin bir Pazar gününde... Ertesi gün, hangi dağda kurt ölmüş de, konuk patrik kiliseye gitmeye karar vermiş? İstanbul'da onlarca kilisemiz varken, nasıl olmuş da, bula bula Ortaköy Kilisesi'ni bulmuş? Bugün ruhanilerimiz arasında, Rahip Mağakya Beskisizyan'ın dışında, Kudüs'te tahsil görmüş başka isimler de var. Acaba Patrik Manukyan neden diğerlerinin görev yaptığı kiliselere değil de, ille de Rahip Beskisizyan'ın görev yaptığı Ortaköy Kilisesi'ni seçmiş? Bu tercihte Ortaköy Vakfı'nın mali potansiyelinin hiç mi payı yoktur? Sayın Şahingöz, elini vicdanına koysun ve kendisine yöneltmiş olduğumuz bu sorular karşısında neden sessiz kalmayı tercih ettiğini açıkça paylaşsın. Kaldı ki tüm bunlardan eğer yanlış bir izlenim doğmuşsa, neden tekzip önerisi reddedilmiştir? Madem başta 'kim ne isterse düşünsün' mantığı sergilenmiştir, o zaman mevcut panik halinin sebebi nedir?

Ancak tüm bu çelişkilerin ötesinde, Ortaköy Vakfı'nın duyurusundaki kilit ifade şudur: "...Vakfımız... hakkında yapılan olumsuz ve kanıtlanamayan yayınlara karşı her türlü savunmayı yapmak kudretindedir." Dikkat edelim, durumundadır falan denmiyor, kudretindedir deniyor. Peki nereden geliyor bu kudret? Bu nasıl bir kudrettir ki bir yayındaki yanlış anlaşılmayı düzeltmeyi öneren cemaat gazetesinin yaklaşımını reddettiriyor ve buna mukabil haberin kaynağını öğrenmek için işi hafiyeliğe vardırıyor ve güven bunalımı söylemleriyle basına aba altından sopa göstertiyor? Bu sorunun yanıtı bu cemaatin gerçeklerini az buçuk bilen herkese aşikardır. Bugün Ortaköy bağlamında karşımızda gerçekten vahim bir tablo var. Gelin kısaca özetleyelim...

Cemaat yaşamımızda yakın zaman öncesine kadar Tarkmançats Okulu'nun varlığının gerekliliği dahi sorgulanır bir haldeydi. Sonra Ortaköy Vakfı taşınmazlarının getirisiyle palazlanınca bir tiyatro oynanmaya başlandı. Herkes oradan gelecek ya da gelebilecek yardımları hesaba katarak bu vakfımıza karşı büyük bir hoşgörü takındı. Bu arada, Sayın Başkan İskender Şahingöz de mütevazı ve yapıcı kişiliğiyle vakfın ilişkilerini olumlu bir şekilde idame ettirmeye başladı. Önemli projelere destek sundu. Başlangıçta her şey yolunda görünüyordu, ancak geçen zaman kangrenleşmiş sorunları yeniden su yüzüne çıkarttı. Ortaköy yönetimi ise, sorunlar karşısında gittikçe daha yaptırımcı, dayatmacı bir tutum sergilemeye başladı. Gelin örnekler üzerinden gidelim:

1- Ortaköy Vakfı birkaç yıl önce Diyarbakır Kilisesi'nin çan kulesini yaptırdı. Açılış töreninde Başepiskopos Aram Ateşyan Yönetim Kuruluna teşekkür etmediği için yöneticiler hayıflandı. Belki beklenti yersiz değildi, ama sonuçta Yönetim Kurulunun kendi kendisi için basına ilan vermesi, sorunun çözümü bakımından fazlaca amatör bir yöntem oldu.

2- Ortaköy Kilisesi bir başmuganni sorunundan ötürü Bakırköy Kilisesi ile sürtüşme halinde. Sorunun mahiyeti tartışılabilir, ancak bu sorundan ötürü Ortaköy Vakfı'nın Dadyan Okulu'na desteğini kesmesi nasıl açıklanabilir?

3- Feriköy'ün yıllık bağış toplama yemeğinde, Başepiskopos Aram Ateşyan Ortaköy Vakfı'nın diğer semtlerdeki insan gücü üzerinden haksız rekabet yarattığını ima etti. Bu yolla Tarkmançats Okulu'na öğrenci kaydırıldığı yönünde olan şikayetlere ve rahatsızlıklara tercüman oldu. Kendisini zor tutan Sayın Başkan, bir de Bakırköy ile yaşanan başmuganni sorununa atıf yapılınca, soğukkanlılığını yitirdi ve bağırarak Başpiskopos'un sözüne müdahale etti? Haklılık ya da haksızlıktan öte, herkes bu cüretkarlığın temeli hakkında ibretlik bir tebessüm sergilemekle yetindi.

4- Sayın Şahingöz tüm samimi sohbet ortamlarında Yönetim Kurulundaki çalışma arkadaşlarının yetersizliğinden yakınıyor. Bir taraftan başkan olarak üyeler üzerindeki etkisi azalıyor, diğer taraftan kendisi çalışırken çok yalnız kalmaktan şikayet ediyor. Yakın geçmişte, aynı zamanda öz yeğeni olan, Vakıf yöneticisi Sayın Melkon Sahakoğlu'nun Yönetim Kurulundan ani istifası perde arkasında yaşananların anlaşılabilmesi bakımından çarpıcı bir örnek teşkil ediyor.

5- Ortaköy ailesinin iki simgesel ismi var: Cemaatimizin en sevilen hayırseverlerinden Sayın Hayk Aslanyan ve Sayın Kevork Santalu. İkisine de derin bir vefa duygusu besleniyor, özverili çalışmaları unutulacak gibi değil. Onlar Sayın Şahingöz'den her vesileyle sitayişle söz ediyor. Sayın Başkan'ı övgüye mazhar ediyor. Buna mukabil, Sayın Şahingöz aynı tonda değil, onlardan aldığı mirası kendisine mal etme çabaları sergiliyor, 'artık yaşlandılar' gibisinden ifadelerden dem vuruyor, hatta samimi sohbetlerde daha da ileriye gidebiliyor. Oysaki Vakıf Yönetiminin bu son açıklaması ortadaki çaresizliği ele veriyor. Kudüs Patriği Manukyan'ın Ortaköy ziyaretiyle oluşan tepkileri aşabilmek için, Sayın Şahingöz arkadaşlarıyla birlikte Sayın Hayk Aslanyan'ın ve Sayın Kevork Santalu'nun arkasına sığınıyor.

6- Cemaat çevrelerinde Lotus Evleri'ndeki vakfa ait dairelerin çokça bir bölümünün halen boş kaldığı iddiaları gittikçe daha yüksek sesle dillendiriliyor. Verimlilik anlamında eleştiriler yoğunlaşıyor. Tam da bu dönemde Ortaköy Vakfı yıllık gelir-gider bilgilerini basın aracılığıyla paylaşma uygulamasını sekteye uğratıyor. Patrikhane'ye tahsis edilmiş olan dairenin atıl kaldığı eleştirisi yapılırken, aynı konuda kendilerine yöneltilen sorulara cevap net: Kudret...

7- Ve son olarak, konumuz bağlamında bir tespit. Basında yayımlanmış bir haber ya da iddia öncelikle yayımlanmış olduğu mecrada tekzip edilir. Ancak o mecranın olumsuz yaklaşımı söz konusu olursa, başka bir mecra arayışına girilebilir. Sayın Şahingöz genelde yol yordam bilen bir kişilik olarak tanınır, ancak nedense kapıldığı büyük infialle doğrudan başka adreslere yönelmiş. Nasıl olsa tasarrufunda bulunan cemaat kaynakları kendisine istediği mecrada boy gösterebilme 'kudretini' ziyadesiyle veriyor. Bu öyle bir kudret ki hikmetinden sual olunmaz Sayın Başkan'ın.

JAMANAK'ın Ermenice yayımlanmış olan haberlerine de yanıt Türkçe bir duyuruyla gelmiş Ortaköy Vakfı'ndan. Gem vurulamamış bir popülizm tutkusu. Maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Kim tutabilir ki bu 'kudretli' yönetici dostlarımızı. Sorarsanız, hemen dili bilmediklerini söylerler. Biz de, hiç istemeyerek ve çok üzülerek de olsa yazmak zorunda kaldığımız bu yazıyı onların anladıkları dilden kaleme almayı uygun gördük. Ortaköy Vakfı yöneticilerinin 'kudretlerini' vurgulayarak kamuoyuna yaptıkları duyurunun Türkçesi şudur:

Sayın İskender Şahingöz Ortaköy'de yalnızları oynuyor. "Ne bağış ne de destek" sloganlarıyla temel soruların cevabını geçiştirenlere, haberleri bilgiyle değil de 'kudret' gösterileriyle çürütmeye çalışanlara yarın bu cemaatin vereceği cevap açıktır.

Ne Şam'ın şekeri, ne Arabın yüzü!  

ARA KOÇUNYAN

  

Ուրբաթ, Մարտ 4, 2016