YENİ DEĞİNMELER (4)

Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın İstanbul ziyaretinde, Türkiye Ermeni toplumu sivil temsilcileriyle Conrad’da düzenlenen buluşma, sadece katılımcıların girişi ya da teşrifi aşamasındaki görüntülerle ilginç değildi. Konuk başbakana karşı ruhbanların sergilediği tutumu herkes biliyor. Onların mensup olduğu dikey hiyerarşi bakımından, Patrik Maşalyan’ın Amerika Birleşik Devletleri dönüşü düzenlediği basın toplantısındaki açıklamalar üzerinden tabloyu değerlendirmeye öncelik vermiş olsak da, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan’ın yorumlarımızı eleştiren yazısında bu buluşmayı da mercek altına alması bazı ayrıntılara işaret etmek için vesile yaratmakta. Conrad’daki buluşmada bir taraftan Paşinyan’ın açıklamaları ilginçti diğer taraftansa Türkiye Ermeni toplumundaki çeşitli çarpıklıkları bir kez daha gün yüzüne çıkarttı. Bu köşede yayımladığımız önceki dizide, Patrikhane’deki basın toplantısının, genel kabul görmüş ölçütler bakımından tartışmaya açık ortamıyla ilgili gözlemler paylaşmıştık. Şimdi gelelim Conrad’daki tabloya...

Konuk başbakanla, Ermeni cemaatinin sivil temsilcileri olarak buluşmaya çağrılanların önemli bir bölümü seçilmiş vakıf yöneticileriydi. Hazirunun bunun dışında kalan bölümü de ya bir kurumu temsil etmekte ya da bireysel bir misyona sahipti. Kuşkusuz bu bütünün içerisinde cemaat basını ya da haberleşme araçları da vardı. Filmi hafif geri sardığımızda aklımıza gelenler, bu küçücük cemaatin içerisinde bu kadar çok şaşırtıcı şeyin nasıl bu kadar yoğunlukla yaşanabileceği bakımından gerçekten manidar, hatta ibretlik. Bunların çoğu kanıksanmış olduğu için, burada ayrıntılandırmaya gerek yok. Paşinyan’la düzenlenen buluşmanın özelindekilere yüzeysel olarak değinmek, muhtemelen anlatmaya çalıştıklarımız açısından yeterli olacaktır. Aşağıda sıraladıklarımız gözümüzle görüp, kulağımızla işittiklerimizdir. Maddeler halinde özetleyelim:

1- Siyasetçi ya da eski siyasetçi olarak bu toplantıya katılan bazı isimler, Paşinyan’a soru sormak için, görece uzaklarında kalmış bazı başka katılımcıların yüksek sesle icazetini alma gereksinimindeydi. O derece ki icazeti sorulan kişiler durumdan rahatsız olup, yüksek sesle itiraz etti.

2- Sosyal medyada buluşmanın yankıları trajikomik oldu. Bir sosyal medya fenomeni bu toplantıya mazereti nedeniyle katılamamış ve yerine bir çalışma arkadaşını göndermişti. O arkadaşı buluşmadan tüm aktardıklarını, söz konusu sosyal medya fenomeninin orada bulunamamasından duyduğu hicabı zikretmenin üzerine inşa etmişti. Toplantıdan bilgi aktaran kişi, konuk başbakanın konuştuğu dili anlamakta zorlandığını itiraf etmekteydi. Simültane çeviri de yoktu, yapılan çeviriyse pek sağlıklı değildi. Ve tüm bunların teyidi olarak, konuk başbakanın kendiliğinden değindiği bir konuya, toplantı esnasında kimsenin değinmediğini ve o sosyal medya fenomeninin katılmış olması durumunda o konuyu gündeme getirmeyi akıl edebileceğini yayında ifade ediyordu.

3- Gazeteci olarak toplantıya katılan bazı isimler Paşinyan’a, tolere edilebilecek bir özgün üslubun çok ötesinde, terminolojik ölçütleri zorlayan sorular yönelttiler. Muhtemelen bu buluşmada çay ve kahve ikramı yapılıyor olmasının etkisinde kalmışlardı. Sayın Danzikyan’ın dediği gibi, ‘Herkes kendinden sorumlu.’ ancak karşısındakinin sorumlulukları bakımından minimum bir empatiye girebilmek de, bazı anlı şanlı gazeteciler için o kadar zor olmasa gerek. Paşinyan o toplantıya, sadece ve sadece Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşebilmesi için siyasi irade sergilediğini bir kez daha vurgulamak, niyetini tekrarlamak için gelmişti. Teamüllere aykırı soruların altından tabii ki ustaca kalktı ama asıl soru şu: Ruhbanlardan konuk başbakana karşı daha ‘iyi ayarlanmış dozda’ tepki beklentisinde olanlar, acaba neden kendi sorularının dozundan hiç kuşku duymazlar?

Başbakan Paşinyan İstanbul ziyaretinin odağındaki konuları net olarak sıraladı ve o önceliklerin içerisinde kiliseyle yaşanan buhranın o denli yeri yoktu ki bir gazetecinin attığı pası bile boş geçti. Naçizane belirtelim, bu bizce nesnel bir veridir ve ötesinde cemaat içerisinde söylenenler, bir bardak suda fırtına kopartılması anlamına gelir. 

4- Paşinyan’ın ziyareti bağlamında kulağımıza gelen bazı duyumlarda, Conrad’daki buluşmanın ortamında sanki bazı ilginç karşılıklar buldu. Şöyle ki eğer bu duyumlar doğruysa, bazı çevreler Paşinyan’ın ziyaret programının şekillenme sürecine etki etmeyi denemiş. Erivan’da ulaşabildikleri bazı noktaları bu amaçla seferber etmeye çalışmışlar ancak kendilerine yeşil ışık yakılmamış. Ahlaki bakımdan kimsenin girişiminin başarısız olmasına ya da karşılıksız kalmasına kuşkusuz sevinecek değiliz. Gel gör ki muhtemelen cemaat temsilcileriyle buluşmanın bazı katılımcıları son dakikaya kadar adeta başbakanın programının değişmesi umudundaydılar. Nitekim neredeyse tüm katılımcıların kurumsal zeminde davet edildiği bu toplantıda, bazıları konuk başbakana kendilerini aile bağları üzerinden tanıtmayı uygun buldular. Her neyse, biz sadece ilgimizi çeken ayrıntıları aktarıyoruz, onun ötesinde Sayın Danzikyan’ın ifadesiyle zaten ‘Herkes kendinden sorumlu.’

Tüm bunları belirtmemize kapı açan makalesinin spotunda Danzikyan şöyle diyor: Artık okurlarımız anlamış olmalı ki Jamanak gazetesi Patrikhane’nin Paşinyan’a tepkisini haklı buluyor. Agos’ta çalışan pek çok kişiyse (ben dahil) bu tepkinin dozunun kötü ayarlanmış olduğunu savunuyoruz. Zaten bu konuda yalnız olmadığımızı da biliyoruz. O günlerde Türkiye Ermeni toplumundan birçok kişi de bu görüşteydi. Kaldı ki bu konuyu uzatmak niyetinde de değildik. Eleştiriler yapıldı, Patrikhane yazılı yanıt verdi vs. ta ki Patrik Maşalyan bir basın toplantısı düzenleyene kadar.

Burada durum gayet açık. Jamanak Gazetesi’nin bu konudaki tavrını sadece Agos okurları değil, tüm toplum gayet iyi biliyor. Agos bakımından da durum farklı değil. O günlerde Türkiye Ermeni toplumundan yine birçok kişi de bizim görüşümüzü paylaşmaktaydı. Daha cemaatin dışını saymıyoruz bile. Biz de yanlız olmadığımızı çok iyi biliyoruz. Kaldı ki biz de bu konuyu uzatmak niyetinde değildik. Eeee..? Ne olacak o zaman? Bu tablo, üzerinde konsensüs olmayan bir konu açısından son derece anlaşılır nitelikte.

Sayın Danzikyan’ın dikkatle okuduğumuz görüşleri ve yararlanmaya çalıştığımız eleştirileri var. Yazdıklarını ‘konuyu uzatma niyeti’ olarak görmemekteyiz. Ama Sayın Danzikyan’ın entelektüel birikimi açısından anlamakta zorlandığımız konular da var. Jamanak Gazetesi, Patrikhane’nin Paşinyan’a tepkisini haklı bulmaktan öte, Patrikhane’nin tepki gösterme, gösterebilme hakkını savunmakta. Bu cemaatte bazı çevreler, Ankara-Erivan hattındaki olumlu konjonktürü fırsat bilerek, başkaca hesaplar peşinde koşarak Patrik Maşalyan’a nasıl ve kimler tarafından seçildiğini hatırlatarak aba altından sopa gösteriyor. Bunu herkes görüyor. Unutmayalım ki bugünkü uygun konjonktür ortamında Patrikhane’ye efelenip kendilerini öne atanlar, gelecekte muhtemel bir konjonktür değişikliğinde Patrikhane’nin arkasına saklanmaya yeltenebilir. Patriklik Makamı, benzer durumlarda çifte standartları önleyebilecek bir devamlılığın güvencesidir. Patrikhane ya da bu toplumun bir kurumu ya da bir bireyi, bir tavır sergileyebilmek anlamında özgür olabilmeli. Kimsenin iradesi kimsenin prangası altında olmamalı. Anlaşılması gereken şu: Bu toplumda kimseden, tavrını ya da tepkisini ifade etmek için Danzikyan’ın ya da Agos’un muvafakatine sahip olmasını bekleyemezsiniz. Aynı şey Jamanak için de geçerli. Aksi halde bu cemaat, tepki ve tepkiselliği tekelleştirme girdabından kurtulamaz. Dolaylı ya da doğrudan dominasyon çabaları, bu toplumda sağlıklı ortak akıl şekillendirme süreçlerini örselemekte. Bir de bunu ‘yalnız olmadığımızı bilme’ popülizmiyle soslamaya kalkarsak, ondan sonra yandı gülüm keten helva.

Patrik Maşalyan’ın, Patrikhane’nin ya da başka bir kurum ya da kişinin muhtemel bir tavrı, tepki ve tepkiselliği tekelleştirme çabasındakilerin hoş görebileceği sınırların dışına çıkabilir. Yani son sözü söylemek, yaygın tabirle racon kesmek, tepki ve tepkiselliği tekelleştirme meraklılarının, en azından bazen harcı olmayabilir. Bu cemaate üstten bakmak çoğu zaman onun ortak irade şekillendirme çabalarını zehirlemiyor mu?

Bu kadarında mutabıksak, bizim için yeterli...

ARA KOÇUNYAN

(son)

Հինգշաբթի, Յուլիս 31, 2025